- Katılım
- 11 Ağu 2025
- Mesajlar
- 516
- Tepkime puanı
- 24
- Puanları
- 18
II. Meşrutiyet ile Cumhuriyet'in ilk yılları arasında faaliyet gösteren edebiyat akımıdır. Genellikle Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp'in Genç Kalemler dergisinde savundukları Yeni Lisan Hareketi ile başlatılır. Dilde sadeleşme, şiirde aruzun yerine hece ölçüsü, içerikte halkın sorunları ve yerli yaşam Millî Edebiyat Dönemi'nin temelini oluşturur. Bu dönemde Türk edebiyatı Doğu ve Batı taklitçiliğinden kurtarılmaya çalışılmış, yalın bir anlatım benimsenmiştir. Ayrıca Türk kültürü ve tarihi, incelenmemiş bir hazine olarak kabul edilmiştir.
XX. yüzyıl Türk edebiyatında en çok bahsi geçen bir akım olmakla beraber belli kuruluş zamanı ve beyannamesi bulunmadığı hatta mensuplarını tek bir grup olarak düşünmek kolay olmadığı için millî edebiyatın ne olduğu hususunda tartışmalar daha o zamanlar başlamış, Cumhuriyet'ten sonraki yıllarda da devam etmiştir. Bu sebeple Millî Edebiyat Dönemi'ni, şahsiyetlerini ve eserlerini sıralamakta birtakım ayrılıklar bulunmaktadır. Millî edebiyat kavramının tarifi de bu akımın gelişme süreci içinde az çok değişikliğe uğramıştır. Fikir olarak çok defa aynı yılların Türkçülük ideolojisinin etkisiyle millî edebiyat ile milliyetçi edebiyatın birbirine karıştırıldığı da görülmüştür.
Tanzimat Dönemi'yle beraber Türk edebiyatında Doğu etkisi azalmaya başlamış, hâlihazırda var olan biçim ve tekniklerin yerini Batı kökenli edebiyat unsurları almaya başlamıştı. Türk edebiyatçılar Batı, özellikle Fransız edebiyatından önemli ölçüde etkilenmişlerdi. Ancak bu dönemde, Millî Edebiyat Dönemi'nde olduğu gibi, edebiyatta millîleşme ve öze dönüş söz konusu değildi. Tanzimat Dönemi'nde toplumsal konular işleme, hece ölçüsü kullanma gibi bazı denemeler olsa da bu çabaların ciddileşmesi ve başarıya ulaşması ancak bir dizi siyasi olay sonucu Osmanlıcılık, Türkçülük, milliyetçilik gibi ideolojilerle beraber konu seçiminde halka yöneliş ve toplum için sanat anlayışı, en nihayetinde de dilde sadeleşme yani millî edebiyat akımının baş göstermesi ile olmuştur.
Türk kültür tarihinde millî edebiyat ibaresini ilk defa “Âtî-i Edebîmiz” başlığıyla Genç Kalemler dergisinde Ali Canip Yöntem kullanmıştır.[2] Dergi millî edebiyat akımının öncüsü olmuş, millî bir edebiyat oluşturulması için önce dilde sadeleşme gerektiğini savunarak Yeni Lisan Hareketi'ni başlatmıştır. Türkçenin sadeleşmesi konusunda en kalıcı atılımı, Yeni Lisancılar başarmıştır. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp öncülüğündeki Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi “Millî bir edebiyat, millî bir dille yaratılabilir." görüşünü ortaya atıp Türkçenin sadeleşmesi için çalışmışlardır.
Milli Edebiyat Dönemin özellikleri
Dilde sadeleşme fikri benimsenmiş, verilen eserlerde uygulanmıştır.
Yazı dilinde İstanbul Türkçesinin esas alınması gerektiği savunulmuştur.
Türkçeyi yabancı dillerin etkisinden uzaklaştırmaya çalışılmıştır.
Türkçede karşılıkları olan Arapça ve Farsça tamlamaların kullanılması reddedilmiştir.
Türklerin gerçek şiirinin halk şiiri, millî ölçüsünün ise hece ölçüsü olduğu savunulmuştur.
Sözlü, sanatlı söyleyişlerden kaçınılmıştır.
Yapıtlarda daha çok yerli ve millî konulara değinilmiştir.
Bu dönemde yazarlar ilk kez Anadolu'ya yönelmiş, memleket gerçeklerinden bahsetmişlerdir.
Yazarlar halk edebiyatından yararlanmıştır.
XX. yüzyıl Türk edebiyatında en çok bahsi geçen bir akım olmakla beraber belli kuruluş zamanı ve beyannamesi bulunmadığı hatta mensuplarını tek bir grup olarak düşünmek kolay olmadığı için millî edebiyatın ne olduğu hususunda tartışmalar daha o zamanlar başlamış, Cumhuriyet'ten sonraki yıllarda da devam etmiştir. Bu sebeple Millî Edebiyat Dönemi'ni, şahsiyetlerini ve eserlerini sıralamakta birtakım ayrılıklar bulunmaktadır. Millî edebiyat kavramının tarifi de bu akımın gelişme süreci içinde az çok değişikliğe uğramıştır. Fikir olarak çok defa aynı yılların Türkçülük ideolojisinin etkisiyle millî edebiyat ile milliyetçi edebiyatın birbirine karıştırıldığı da görülmüştür.
Tanzimat Dönemi'yle beraber Türk edebiyatında Doğu etkisi azalmaya başlamış, hâlihazırda var olan biçim ve tekniklerin yerini Batı kökenli edebiyat unsurları almaya başlamıştı. Türk edebiyatçılar Batı, özellikle Fransız edebiyatından önemli ölçüde etkilenmişlerdi. Ancak bu dönemde, Millî Edebiyat Dönemi'nde olduğu gibi, edebiyatta millîleşme ve öze dönüş söz konusu değildi. Tanzimat Dönemi'nde toplumsal konular işleme, hece ölçüsü kullanma gibi bazı denemeler olsa da bu çabaların ciddileşmesi ve başarıya ulaşması ancak bir dizi siyasi olay sonucu Osmanlıcılık, Türkçülük, milliyetçilik gibi ideolojilerle beraber konu seçiminde halka yöneliş ve toplum için sanat anlayışı, en nihayetinde de dilde sadeleşme yani millî edebiyat akımının baş göstermesi ile olmuştur.
Türk kültür tarihinde millî edebiyat ibaresini ilk defa “Âtî-i Edebîmiz” başlığıyla Genç Kalemler dergisinde Ali Canip Yöntem kullanmıştır.[2] Dergi millî edebiyat akımının öncüsü olmuş, millî bir edebiyat oluşturulması için önce dilde sadeleşme gerektiğini savunarak Yeni Lisan Hareketi'ni başlatmıştır. Türkçenin sadeleşmesi konusunda en kalıcı atılımı, Yeni Lisancılar başarmıştır. Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp öncülüğündeki Genç Kalemler ve Yeni Lisan Hareketi “Millî bir edebiyat, millî bir dille yaratılabilir." görüşünü ortaya atıp Türkçenin sadeleşmesi için çalışmışlardır.
Milli Edebiyat Dönemin özellikleri
Dilde sadeleşme fikri benimsenmiş, verilen eserlerde uygulanmıştır.
Yazı dilinde İstanbul Türkçesinin esas alınması gerektiği savunulmuştur.
Türkçeyi yabancı dillerin etkisinden uzaklaştırmaya çalışılmıştır.
Türkçede karşılıkları olan Arapça ve Farsça tamlamaların kullanılması reddedilmiştir.
Türklerin gerçek şiirinin halk şiiri, millî ölçüsünün ise hece ölçüsü olduğu savunulmuştur.
Sözlü, sanatlı söyleyişlerden kaçınılmıştır.
Yapıtlarda daha çok yerli ve millî konulara değinilmiştir.
Bu dönemde yazarlar ilk kez Anadolu'ya yönelmiş, memleket gerçeklerinden bahsetmişlerdir.
Yazarlar halk edebiyatından yararlanmıştır.