• Frmtr ko , forumtr oyun forumu , frmtr metin2 pvp serverler , frmtr rise online , frmtr hile forumu , frmtr hesap satın al , frmtr hesap satışı , frmtr genel forum sitesi , frmtr hile forumu , frmtr fivem forumu Oyun Forumu - Hile Forumu - Knight Online Forum - Rise Online Forum - Metin2 Forum - Oyun Hileleri - FRMTR - ForumTR - FRMTR Ko - KorumTR : FRMTR Knight - ForumTr - FRMTR Zero - FRMTR Oreads - FRMTR Ko - FRMTR Rise Online


    Paylaşımın ve dostluğun adresi KorumTR
pubg mobile uc , valorant vp , mobile legends elmas

Zeynep Paftalı: “Öykü ve roman yazmanın her aşamasını seviyorum.”

Cellad12

Paylaşım Ekibi
Paylaşım Ekibi
Katılım
11 Ağu 2025
Mesajlar
516
Tepkime puanı
24
Puanları
18
Söyleşi: Aynur Kulak

Zeynep Paftalı ile ilk romanı Nergis Zamanı odağında konuştuk. Gerçekleştirdiğimiz kapsamlı söyleşide Zeynep Paftalı hayata, romana, hikaye anlatımına ve karakterlere dair ayrıntılı cevaplar verdi:
“Hayatta çatışmaların ya da anlaşmazlıkların çoğu zaman sebebi, söylenenler kadar söylenmeyenler. Bu özel hayatta da böyle, çalışma hayatında da, sosyal yaşamda da. Nergis Zamanı’ndaki bazı karakterlerin geçmişleri ile bugünleri, onların hikâyelerini suskunlukta buluşturmama yardımcı oldu. Ayrıca benim okumaktan en keyif aldığım eserler, genelde okurun düşünmesine ve yorumuna yer bırakanlar.” Söyleşimizin tamamı için buyurun lütfen.

Sohbetimize başlarken edebiyatla olan bağınızın nasıl başladığını sorarak başlamak istedim ama aynı zamanda müzikle de güçlü bir bağınız var. Uzun süre viyola çalmışsınız ve sanki bu iki disiplin birbirlerini desteklemiş gibi. Sohbetimize bu noktadan başlarsak kurduğunuz bağlarla ilgili ne söylemek istersiniz?


Müzik eğitimime 9 yaşında piyano çalarak başladım. İlkokuldan sonra MSGSÜ Devlet Konservatuvarı’nın sınavını kazandım; aynı kurumda yüksek lisans ve sanatta yeterlik (doktora) programlarını tamamladım. Yıllarca yurt içinde ve yurt dışında konserler verdim. Bugün, enstrüman çalmayı bırakmış olsam da müzikle bağım baki; müziksiz geçirdiğim gün yok.

Müzik gibi edebiyatla olan bağım da çocukken başladı. Kitap okunan bir evde, kitaplar arasında büyüdüm. Daha okuma yazma öğrenmeden önce babamın anlattığı hikâyeler ve ezbere okuduğu şiirler günlük hayatın parçasıydı. Lise yıllarında edebiyata iyice kapıldım; ilk öykülerimi üniversite yıllarında yazmaya başladım. Dolayısıyla benim hayatımda müzikle edebiyatın birlikte geliştiğini söyleyebilirim. Zaten genel olarak sanatın dalları arasında çok sıkı örülmüş bağlar var; muhtemelen hepsinin birbirini desteklemesi doğal.

Nergis Zamanı ilk romanınız. Fakat ilk etapta öyküler yazmışsınız, öyle değil mi? 12 isimli bir de öykü kitabınız var hatta. Öyküyle olan ilişkinizi konuşabilir miyiz?
Ben günlük tutan biri değilim ama ilk öyküleri, kendi hislerimi aktarma ihtiyacıyla yazmaya başladım. Zamanla bu öykülerdeki kurgu öğeler arttı; bir süre sonra kendi içimden çıkıp, dışarıya daha çok bakar oldum.

Müzik alanındaki akademik eğitimimi tamamladıktan sonra öykü yarışmalarına katılmaya başladım. 2015 yılında Pan Yayıncılık’ın düzenlediği öykü yarışmasını kazandım, 2016 yılında aynı yayınevi tarafından ilk öykü kitabım 12 yayımlandı; bunu, 2021 Çukurova Öykü Ödülü izledi. İlerleyen yıllarda öykülerim Varlık dahil çeşitli dergi ve derlemelerde yayımlandı.

Öykü ve roman kendimi rahat hissettiğim yerler. Bir fikrin aklıma ilk düşüşünden, metni tamamladıktan sonra yaptığım okumalara ve düzeltmelere, öykü ve roman yazmanın her aşamasını seviyorum.
Hemen akabinde şu soruyu sormak istiyorum, kafanızda var mıydı hep Nergis Zamanı’nı yazmak? Yani öykülerinizi kaleme alırken bir roman yazma düşüncesi var mıydı kafanızda?

Nergis Zamanı benim yayımlanan ilk romanım olsa da yazdığım ilk roman değil. Konservatuvarda yüksek lisans tezimle uğraştığım dönemde, bir yandan da öyküler yazıyordum. Yine o günlerde kafamda bir karakter oluştu; bir akşam, onun hikâyesini yazmaya başladım. Sonra yazdıkça karaktere karşı merakım arttı. Onu daha çok tanımak ve onunla biraz daha zaman geçirmek istedim. O öykü, benim ilk romanıma dönüştü; böylece doğal bir geçişle, romana atılmış oldum.

Nergis Zamanı’ndaysa çok daha planlı ilerledim. Fikir çok uzun süre kafamda dolaştı, romanın tamamını görebildiğim şemayı oluşturduktan sonra ancak yazmaya başladım.

Nergis Zamanı için sizi masanızın başına oturtan ana, odak mesele neydi? Bir olay, bir şey mi sizi tetikledi, yoksa bir kadın hikayesi mi yazmak istediniz ya da belki de farklı insan portrelerini anlatmak mıydı niyetiniz?

Eşim manzara fotoğrafçısı. Son on yıldır onunla birlikte, dünyanın farklı yerlerinde manzara fotoğrafçılığı atölyeleri düzenliyoruz. 2017 yılının baharında, yeni bir atölye hazırlığı için İngiltere’ye gitmiştik. O dönemde başka bir roman dosyasıyla uğraşıyordum. Yine bir sabah çalışmak için otelin lobisine indiğimde, masada duran nergisleri gördüm; romana dair ilk fikirler, içimde böylece canlandı.

Genellikle öykü ve roman yazmaya bir amaçla, belli bir mesajla ya da kavramları temel alarak başlamıyorum; beni motive eden hikâye ve karakterler oluyor. Nergis Zamanı’nın yazımı da böyle gelişti. Hikâyeler ve karakterler sayesinde ortak konular belirgin hale geldi, karakterlerin hayatları birbirlerine bağladı.
Nergis Zamanı’ndasesler, ritim, armoni hikâye başlar başlamaz bizi kavrıyor fakat romanda sessizlik ve suskunluk da bir o kadar önemli. Sese karşı sessizliği nasıl bir anlatı öğesi olarak kullanmak istediniz?

Hayatta çatışmaların ya da anlaşmazlıkların çoğu zaman sebebi, söylenenler kadar söylenmeyenler. Bu özel hayatta da böyle, çalışma hayatında da, sosyal yaşamda da. Nergis Zamanı’ndaki bazı karakterlerin geçmişleri ile bugünleri, onların hikâyelerini suskunlukta buluşturmama yardımcı oldu. Ayrıca benim okumaktan en keyif aldığım eserler, genelde okurun düşünmesine ve yorumuna yer bırakanlar. Bu açıdan söylenmeyenler, romanda istediğim tonu yaratmamı ve okura yer açmamı sağladı.

Hikâye yaratımı dışında romanda sesle sessizliği, söylenenlerle söylenmeyenleri, ritimle melodiyi teknik olarak da cümlelere yerleştirmeye çalıştım. Müzikte ilk öğretilenlerden biri, eslerin (sessizliklerin) notalar (sesler) kadar önemli olduğu. Yapısal olarak cümlelerde ritmi, melodiyi ve hızı yaratmak benim için önemliydi. Bunu da hikâyede gereken harekete göre cümle yapısı ve cümle uzunluğuyla oynayarak ya da suskun kalınan anları kullanarak yaptım.

Ses ve sessizlik, suskunluk temasından da öte bu temanın karakterler üzerindeki etkisini nasıl yansıtmak istediniz? Tabii burada kadın karakterin varlığı önemli, fakat Adam karakterine düşen paylar da önemli, ne dersiniz?

Karakterlerin bir soruya, bir olaya veya bir duruma cevap veriş şekilleri önemli. Uzun ya da kısa cümleler, cevaplarda seçilen kelimeler veya yeri geldiğinde sessizlikle verilen karşılıklar, onların psikolojisini de görünür hale getiriyor. Bu yüzden Kadın, Adam, Resepsiyonist ve daha birçok karakterin konuşmalarında ya da sessiz kalışlarında kişilikleriyle, ruh halleriyle ve ilişkileriyle ilgili ipuçları var.

Kadın gittiği oteli bir kaçış bir sığınak alanı olarak belirliyor. Ve bu noktada zamanda geri ve ileri giderek annelik ve kadınlık temalarını sorgulamaya başlıyor. Kadın’ın annesiyle olan ilişkisi nelere tekabül ediyor?

Sıkışmışlığının ana, odak meselesi annesi diyebilir miyiz?

Romanda, birçok karakter sayesinde kadınlık ve aile ilişkileri sık sık sorgulanıyor. Kadın’ın özelindeyse çocukluk anılarına girilip çıkılan anlar, hem onun yetişme şeklini gösteren hem de toplumu irdeleyen araçlar. Onun sıkışmışlığının ve ruhsal durumunun asıl nedeni, roman boyunca Kadın’ın kendi ağzından yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

Bol karakterli bir roman Nergis Zamanı ve bunun ana sebebi mekansallık. Mekân olarak neden bir otel seçmek istediniz? Ruhsal durumlar, ifade biçimleri ve kendi özünü bulma denemeleri adına çok sesliği yakalamak için mi?

Yazdıklarımda mekân benim için çok önemli. Genellikle bir şeyi yazmaya başlamadan önce mekânları çiziyorum; hikâyeyi ve koreografiyi bu çizimleri kullanarak kuruyorum.
Oteller farklı ülkelerden, kültürlerden ve yaşam şekillerinden gelen insanların bir arada bulunabildiği yerler olduğundan, Nergis Zamanı’nda anlatmak istediğim çok karakterli ve çok milletli yapıya uygundu.

Çokseslilik konusunda haklısınız. Romanda senfonik bir anlatı yaratabilmek istedim; bir nevi, benzer temalarda buluşan kişiler topluluğunun dinletisi. Zaten sonuç olarak ne kadar birbirimizden farklı olduğumuzu düşünsek de bugünkü sorunlarımızın çoğu, ülke ayrımı yapmaksızın ortak.
Hikâyenin başından itibaren, kayıplar, ölüm, yas satırlar arasında dolaşıyor. Bu durumlar gerçekten olduğu için değil, böyle hissedildiği için var sanki, bir çeşit depresif belirtiler gibi. Bu hissiyatım ne kadar doğru, ölüm ve yas hissiyatı psikolojik durumları göstermek için mi var aslında?

Romandaki bazı karakterlerin hikâyesinde kayıplar ve yas birebir olarak yer alıyor. Bunları ayrıca mekânın duygu durumunu yaratmak için de kullandım: baharın yaşandığı, neşeli müziklerin çaldığı, tatile dair hislerin doldurduğu, müşteriler açısından zorunlulukların bulunmadığı bir otelde, perde arkasında barınanları hissettirmek istedim. Sahnede olmak gibi; görünen yüzle, içte yaşananların farklılığı.
Tabii ki kitaba ismini veren nergis çiçeğini de konuşmak isterim. Roman boyunca nergis çiçeği hangi çağrışımları ve sembolik anlamları üstleniyor? Neden nergis çiçeği ile sembolize etmek istediniz romanınızı?

Nergisler, mitolojideki yerleri ve sembolize ettikleri ile romanın merkezindeler. Özellikle anlamsal derinlikleri sanat tarihindeki betimleniş şekilleriyle birleşince, romanda hikâye akışını ve estetik yapıyı kurmamı sağladılar.
Nergislerin diğer bir özelliği, İngiltere’de bahar aylarında ilk açan çiçeklerden olmaları. Bu, romanda zaman/dönem hissini verebilmeme yardımcı oldu. Böylece hem bahara dair yaptıkları çağrışımlarla hem de temsil ettikleriyle, diğer karakterlerle benzer noktalarda buluştular.

Toplum yapısı ve kapitalist sistemin etkilerini de konuşmak istiyorum ama sadece kadınlara ilişkin değil, erkeklere ve özellikle de çalışan kesimin üzerine bindirilen yükler anlamında. Özellikle Resepsiyonist karakteri bu bağlamlar düşünüldüğünde en öne çıkan karakter. En baştan itibaren var mıydı bu karakter kafanızda yoksa hikâyenin gidişatında kendiliğinden mi oluştu?

Resepsiyonist ve Kadın, en baştan beri kafamdaydılar. Hiçbir karakterin hikayesini kavramlardan yola çıkarak yazmadım ama özellikle emek, emeğin sömürülmesi, verilen emeğe karşın yaratamama, emeğin hor görülmesi gibi noktalar, onların hikâyelerinde doğallıkla gelişti; bu şekilde günümüz dünyasını da yansıttı.

Roman yazmaya devam edecek misiniz? Önünüzde hangi çalışmalarınız var?

Kafamda bir süredir dönüp duran yeni bir roman var. Henüz şemasıyla ve yapı taşlarıyla uğraşıyorum.

Bunun dışında hazırda bekleyen iki roman ve bir de öykü dosyam var. Öykü dosyam müziğe atıf yaparak bir araya gelmiş öykülerden oluşuyor. Roman dosyalarımdan biri tek karaktere odaklanıp bireyin psikolojisine yoğunlaşırken, diğeri çok karakterli ve distopik bir yapıya sahip. Hangilerinin ne zaman yayımlanacağını ve yeni romanı ne zaman yazmaya başlayabileceğimi hep beraber göreceğiz.
 
frmtr forumtr forum tr knight online metin2 pvp serverler oyun forumu link kısaltma google yandex forumtr frmtr metin2 pvp serverler forumtr knight online video indir nbase smm panel takipçi satın al instagram takipçi satın al gerçek takipçi satın al takipçi satın al jetfilmizle anime izle hd film izle pubg mobile uc pubg mobile uc satın al uc satın al uc mobile legends elmas mlbb elmas mlbb elmas satın al brawl stars elmas valorant vp valorant vp satın al baklava vozol iqos takipçi satın al instagram takipçi satın al ucuz takipçi satın al gerçek satın al galatasaray bilet beşiktaş bilet fenerbahçe bilet passolig bilet
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst